Kıskançlık Parfümü

Konu: Kıskançlık Parfümü C.tesi Şub. 23, 2013 8:35 am

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Kıskançlık Parfümü
Cher | Halford

Konu: Geri: Kıskançlık Parfümü C.tesi Şub. 23, 2013 9:21 am

Kollarımı göğsümde birleştirmiş, oturduğum sırada kaykılmıştım. Millet üşenmese bu sınıf demeye utandığım koca odayı antik tiyatro salonuna falan çevirecekti. Profesörün ağır ağır, bazen sıkıcı videolarla anlattığı ders sonuna kadar açılmış doğalgazlı kaloriferlerle birleşmişti ve benim gibi birçok kişinin koyu renk ağırlıklı salonda uyumak üzere olduğunu biliyordum. Umursamazca, ses çıkarmadan çıkıp giden olmuştu ama bu yağmurlu günde tamda mayışmışken gitmek istemiyordum. Gözlerim kapanmak üzereydi, yanağımı kaşındıran buklemi elimle düzelttim. Pürüzden kurtulduğumda, kendimi karşı cinsin kollarından daha çok sevdiğim tek şey olan uykunun kollarına bırakacakken cebimde titreyen telefonum sayesinde birden irkilip sırtımı dikleştirdim. Telefonu cebimden çıkardım, elimi bacağımın üstüne koyup gelen mesaja sıra altından baktım. Cher atmıştı. "Okulu bugün as, aşağıdayım." Sırıtıp etrafıma bakındım. Yan yana, yay gibi sıralanmış uzun tahta sıralarda kıçımı kaydırarak sona kadar sıvıştım. Yanımdaki kıza şöyle bir bakıp izin istedim ve sessizce sınıftan çıktım.

Havanın sıcaklığındaki ani değişim tüylerimden saçlarıma kadar tüm gözeneklerimin uyarılmasına sebep oldu. Hangi salağın aklına bu havada pencereleri açmak geliyordu? Yağmur dinmişti fakat ortalık hala karanlıktı. Koca binada aşağı kadar inip çıkışa doğru yöneldim. Cebime uzanıp nerede olduğunu soracakken bir sol tarafımdan kahkaha sesleri yükseldi. Cher'in sesi ve sayısını tahmin edemediğim gençlerin sesi. Ellerimi cebime sokup kaşlarımı çattım ve yürümeye başladım. Otoparkın girişinde toplanmışlardı. Tek kız Cher'di. Adımlarımı sıklaştırdım. Yanlarına vardığımda tipik kumsal çocuklarının yüzüne bile bakmadan yakında başımın belası ismini vereceğim pek sevgili dostuma seslendim. Beş dakika içinde başına bu kadar erkeği toplamayı nasıl başarıyordu? Hem diğerlerinin ekvatora yakın adalarda sörf yapması falan gerekmiyor muydu? "Cher?"

Konu: Geri: Kıskançlık Parfümü C.tesi Mart 23, 2013 2:14 pm

Arabada son ses açtığım Beyoncé- Diva şarkısının mı yoksa Halfié'yi az sonra sinir edeceğimden mi bilmediğim yüzüme yerleşen gülümseme her zamanki gibi muhteşemdi. Derin bir nefes aldım ve dudaklarımı hafifçe ıslattım. Arabayı park ettim ve Halfié'ye mesaj attım. Bir kaç dakika sonra yavru köpek gibi burada biteceğini biliyordum. Derin bir nefes aldım ve aynada kendime göz kırpıp zarif bir hareketle indim. Sonrasında çantamı düzelttim. Daha bir kaç adım atamadan yarı-taşralı-kaykaycılar çevremi sarmıştı. Gözlerimi devirdim. Aralarında bir kaçı cidden RNY* gibiydi. Yeşil gözlü olan çocuğun aksanı ingiliz gibi olması da ayrı şekerdi tabii.

Halfié yanımıza geldiğinde gülümseyerek onu süzdüm. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı, biraz da kızgın. Kıskanç. Hafifçe gözlerim irileşti. Kıskanmıştı! Ah tanrım... "Cher?" dediğinde ona doğru yürüdüm ve tam önünde durum dudağımı ısırdım. Sonrasında ona genişçe bir gülümseme lütfettim. "Halford? Gelebilmene sevindim. Temiz hava alabileceğimiz br yerler biliyor musun?" dedim. Asıl kast ettiğimin taşralılarla aynı havayı solumayacağımız bir yer olduğunu anlamıştı bile. Gülümsedim.

Spoiler:

Konu: Geri: Kıskançlık Parfümü Ptsi Mart 25, 2013 6:34 am

Ona seslendiğimde yanındakileri umursamadan bana yaklaştı ve önümde durup lanet dudağını lanet dişlerinin arasına aldı. Sırıttı. Sinsi şey. "Halford? Gelebilmene sevindim. Temiz hava alabileceğimiz bir yerler biliyor musun?" Rahatlamanın verdiği bir etkiyle gözlerimi genişletip devirdim. Herhalde bunların yanında durmayacaktık. "Neden yolcu koltuğuna geçmiyorsun?" diye söylendim gözlerimi hemen yanımızda duran gruptan ayırmadan. Eğer klasik bir Kingsley daveti sonrasında falan olsaydık pek zengin ve otuzbeşini geçmiş bayanları evine bırakmak üzere araba kapısını açıp geçmelerini beklerdim ve sonra sürücü koltuğuna kurulurdum. Tamamen nezaketten. Daha 19 yaşındayım yahu, gözlerinin yanında daha-az-kaz-ayağı olan kızlar ilgilendiğim alandı. O yüzden Cher'in arabaya bindiğinden emin olduktan sonra şu dangalak beşliye keskin bir bakış atıp yerime geçtim. Beklemeden gaza bastım. Cher'in arabasını her zaman beğenmiştim, hiç kız işi arabalardan değildi. Siyah spor ve içi krem rengi derilerle kaplı bir Benz'di bu. Gece karanlığında gerek yolda, gerek o gece uyuduğum evin önünde kaybolacak kadar koyu bir siyahtı. Ama şimdi cilalı yüzü koyu gri gökyüzünü yansıtıyordu. Cher'i nereye götüreceğimi biliyordum ama yolda sessiz kalacağımı hiç düşünmüyordum. Cher Burke bu, kesin o çocuklarla flört etmiştir. "Onları nereden tanıyordun?" diye sordum başlangıçta. Tanımadığı biliyordum ama bir şekilde konuyu açmalıydım. Ne zaman çatıldığını bilmediğim kaşlarımı tekrar rahat bırakınca tam ikisinin arasına bir kramp girdi. Ne zamandır öyleydim acaba? Halime gülmemek için kendimi sıktım zira boğazımdan tuhaf bir kıkırtı yükseldi. Sonra dudaklarımı birbirine bastırıp sakinleştim. İşte bu tuhaftı. Saçlarım fazla uzamış olmalıydı; şimdi sarsılınca ve derslikte de beni uğraştırmıştı. Gözümün önüne düşüp beni kaşındıranları arkaya itmek için elimi parmağıma dolanan ve hemen sonra açılıp eski halini alan buklelerin arasından geçirdim. Sonunda doğru saç kremi. Umarım kız delirdiğimi falan düşünmemiştir az önce.

Out: