Sosyetede, [img]Burke partileri[/i] olarak anılan organizasyonları seviyordu. İçkiler kaliteliydi, garsonlar kibardı, manzara güzeldi… Yine, davet edildiği havuz partisine özenle hazırlanarak gitti. Kısa zaman sonra yamaca bakan trabzanlara yaslanmış beyaz şarap eşliğinde dönemin ünlü mankenlerinden biriyle akşamki planını konuşuyordu. Nitekim, manken hanfendinin magazincilerin girme izninin olmadığı Four Seasons’taki odasında buluşmayı planladılar ve fazla dikkat çekmemek için Elena, uzaklaştı. Roy sesli kahkahaların geldiği kalabalığa tekrar yönelmiş, şarabını yanından geçen garsonlardan birinin tepsisinden aldığıyla yenilemiş ve üniversitenin bağışçılarından Bay Burke’a, “ne güzel parti” dileklerini iletmek için, vip salonuna yönelmişti. Eski ve pahalı olduğu renginden dahi anlaşılan kırmızı şarabın tadı henüz damağındayken, Cher ile karşılaştı. Opera’dan ne kadar nefret ettiğini söylediği Cher. Eski anılar aklına gelince büyük bir gülümseme yüzünü kapladı, genç kadının kibar selamına karşılık verdi. "Bay Platts." Kadehini Cher’e kaldırıp kibar bir reverans yaptı. “Bayan Burke. Bu ne güzel rastlantı.” Ah evet, Burke’lerin evinde Cher Burke ile karşılaşmasını tesadüf olarak adlandırmıştı; fakat Roy “seni gördüğüme çok sevindim.” diyen tiplerden değildi. Onun iletişim yöntemi de böyleydi.