Oturulması istendiğinde hızla yerine oturdu ve olduğu yerde rahat bir tavır hal aldı. "Beni tanıyorsun zaten. Nasıl hitap edeceğini de okulunda öğretiyorlar. Şimdi ise basit şeylerle başlayalım. İlk olarak benim yanıma kahve ile gelip de bana kahve getirmezsen seni boğarım. Kahveyi severim ve bana sabahları kahve getirmen daha ılımlı biri olmamı sağlar. Zamanla demek istediğimi anlarsın." İster istemez yüzünde gülümseme oluştu. Bu konuda daha önceden bilgili olması hoştu. Eliyle masadaki kahveyi işaret ederken "Bu sizeydi dedektif." Elleri ile saçlarını karıştırdı hafifçe. Sonra da kendi kahvesini gösterdi gülümserken. Kendisine benzediğini anladı. Sabah kahve içmezse uyanamıyordu. "Ve bu arada en önemlisi asla ama asla ama asla bak yine vurguluyorum ki asla benim şeker ve çikolata depoma dokunma. Ellersen anlarım ve senin için hiç iyi olmaz." İstemsizce kahkaha attı. Şeker deposu, bu iyiydi. Şekerleri ve çikolatalı zararlı bulsa da sıkıldığında koştuğu şey onlar olurdu ya da basit bir içki. "Başbelası olmamaya çalışacağım, efendim." derken kahvesinden yudumlar aldı. Ardından da odanın güzelliğine göz geçirdi. Kendisinin de bir gün böyle bir odada olacağını, hatta kendini federal ajan olarak hayal etmeyi seviyordu. Ve en iyi yerden başlamıştı bile. "Çeneni kapalı tutmayı öğren. Çok konuşanları kimse sevmez. Önemli bir sorun olursa olaylarla ilgili diğerlerinin duyamayacağı şekilde sormalısın bana." Gözlerini devirirken, öğütlerin harikalığı ile gülümsedi. Bu öğütlerinin daha iyi olacağını bekliyordu. Umursamaz bir hal aldığında yüzü, yüzünü dedektife döndü. İşaret ettiği yere bakarken bir kulağı da ondaydı. "Onlar ara sıra beraber çalışacağımız ekip. Bir de benim ortağım var. Adı Carter. Tabi sen ona Carter diye hitap etmeyeceksin. O daha sakin biri gibi görünebilir ama kızdırmamaya çalış. Eğer öfkelenmesini sağlarsan seni onun elinden kurtarmam." Kaşlarını çattı etrafını incelerken. Bir yandan da dudaklarını emiyordu. Bu sık yapardı. Hem de baya sık. "Umarım iyi anlaşırız dedektif." Resmiyeti sevmezdi. Okuldaki hitaba göre ya efendim ya da rütbesine uygun şekilde çağrılmalıydı. Gerçi Arch ise rütbesine uygun söylüyordu. Sonuçta bir yönetici grubuna giriyordu. Açılan çekmece sesini duyunca kafasını baktı yönden biraz daha dedektife doğru çevirdi. Kendisine gelen şekere bakarken hızla şekeri yakaladı ve teşekkür manasında kafasını salladı. Heyecanlı mıydı? Kesinlikle. En iyi dedektifin yanında stajyer idi ve çok seksiydi. Gülümserken dedektifle göz temasından kaçınmadı. "Bundan başka yok sana. Şimdi git diğerleriyle tanış ve sonra buraya gel. Çalışacağın ekibe kendini iyice tanıt ki seni tanıştırmak zorunda kalmayayım." Vakit burada çabuk geçecek gibiydi. Ah, evet. Bu iyiydi. Yaylanarak oturduğu yerden kalkarken sırıtışına engel olamadı. "Zaten şeker yemeğe fırsatımız olmayacak gibi dedektif." derken kapıyı açmıştı ve hızlı adımlar ile kapıdan dışarıya çıktı.
Her zaman yaptığı gibi gidip hemen tanışmayacaktı. Kendine biraz yüksek bir yer aradı. Boş bulduğu bir masaya oturdu. Hemen hemen herkesi görebiliyordu. Herkesin hareketlerini izledi bir süre. Sonra da sandalyeye daha da yayıldı ve gözlerini kapattı. Bacak bacak üstüne attı. Telsiz sesleri, susmayan telefonlar, fısıldaşmalar, diğer birimden başka bir birime yükselen sesler vardı. Kapının açılma sesleri, yürüme ve nefes alış verişler, yüksek adrenalini hissetti. Göz kapamayı bu yüzden seviyordu Arch. Gözlerinin göremediğini teninde, vücudunda hissetmeyi seviyordu. Uzun bir sürece etrafını öylece hissetti. Sonra gözlerini açtı. Hızla yerinden kalktı. Şimdi izlediği bilgileri uygulamalı ve tespitinin yerinde olup olmadığını kanıtlamalı idi. İlk olarak bayan polislerden birine yanaşmayı deneyecekti. Tamam biraz çapkın olabilirdi. Ah, hayır! Azıcık çapkındı. Çook az. Yani sevdiğine bağlı, sadece bakıcı biriydi. Esmer ve mavi gözlü bir polis takıldı gözüne. Masasına vardığında belini masaya dayadı. Elini uzattı. Prosedür gereği adını taktim ettikten sonra, stajyer olarak geldiğini söyledi. Sonra da günlük konuşmadan girdi. Biraz espri derken ortamı yumuşattığını biliyordu. Sonra eline aldığı bir kağıt ve kalemle telefon numarasını yazdı. "Ne zaman istersen arayabilirsin. Derdine ve her şeyine ortak olabilirim." derken son kez süzdü genç polisi. Nadiren ortalıkta görülen bayan polislerle tanıştıktan sonra sıra erkeklere gelmişti. Hem cinsleri ile daha rahat kaynaşırdı insan. Bu da öyleydi. Etrafına bakındı. Gözüne çarpan birini arıyordu. Herkes aynı giyinince pekte çarpıcı olmuyordu. Sivil giyinen çok az polis olurdu. Sivil birini göremeyince üniformalı birilerine gitti. İlk başta bir beşlik, kızlar konusu derken adını ve gerekli kısa birkaç bilgi verdi. Sonra da diğerleriyle de tanıştı. Etrafında birkaç erkek arkadaşı oluşunca uzunca sohbet ettiler. Güldüler ve bir ara eğlenmek için sözleştiler. İlk günden böyle alışacağını bilseydi daha önce gelirdi. Çalan telefonla işine dağılan kişilerden sonra herkese başıyla selam verip, dedektifin odasına doğru ilerliyordu.
Telefonuna gelen mesajla duraksadı. "Merkezin önündeyim hayatım." Gelen ada bakınca adının Katherina olduğunu gördü. Kimdi ki şimdi o? Kesin görünce hatırlayacaktı. Yolunu değiştirdiğinde önünde duran kadına gülümsedi. Düzgün fiziği ön planda olan sarışın ve mavi gözlü biriydi. Ah, onu şimdi hatırlamıştı. Üniversite 3. sınıftayken bir parti de tanışmışlardı. Peki o nereden burada olduğumu biliyordu ki? Şaşkınlıkla yüzüne bakarken geldiği için teşekkür etti. Fakat yüzündeki acı ile şaşkındı. Neden tokat yemişti ki? Kızı bileğinden kavradı ve kendine çekti. Kız kıpırdayamacak durumdaydı. "Seni aramadığım içinse bu telaşın, boşuna endişeleniyorsun. Çünkü bitireli çok oldu tatlım." Kolunu sertçe bıraktığında kızın bir şey demesine fırsat vermeden gitmesini işaret etti. Ve hızla oradan uzaklaştı. Dedektifin kapısını çaldı ve içeriye girdi. "Sanırım tanışma fastlı bitti dedektif. Yakın zamanla kendimizi iyi iyi tanırız zaten."