Bugün dersleri yoktu. Sabahtan gitmiş birkaç dersini görüp merkeze geçmişti. Bu üniversitede okumanın en güzel yanı, stajdı. Evet bu yönü seviyordu. Merkeze gittiğinde etrafına bakındı. Kendisinden görevli kişiyi arıyordu ama polisler bir yere takılı kalmazdı. Merkezi biraz daha dolaştığında kafeteryaya oturdu. Bir kahve söyledi. İşin en güzel yanı, sivil olmaktı. Belki biraz forma hastalığı olabilirdi Arch'ta fakat kesinlikle sivil olmayı daha çok seviyordu. Kahvesinden yudumlar alırken arkasına rahatça yaslandı. Öğrendiği tek şey şuydu, kovalamaca yoksa rahatına bak. Sadece görevde tetikte ol! Yoksa hayatının bir parçasını alırdı polislik. İlk deneyimini bu stajda alacaktı. Gülümsedi kendi kendine. Bu mesleği seviyordu. Hem de fazlasıyla ve hedeflerine ulaşan nadir insanlar vardı. Arch bunlardan biri olduğu için çok mutluydu. Arkadan gelen memurun sesi ile yerinden sıçradı. "İhbar geldi. Ve bizden yardım istiyorlar." Hızla olduğu yerden kalkarken kahvesini hızla itekledi. Koşarak gittiği dolaptan silahlarını ve telsizini aldı. Normalde yanında taşıması gerekirdi fakat aptallık etmişti ilk baştan. Kendine laf atarken bir yandan da arabaya biniyordu. Telsizden gelen sesleri takip ederken hızla eline aldı. "Anlaşıldı" Çete kavgaları burada çok olurdu ve bu ilk görevi sayılabilirdi. Ah geçen seferki sahte bomba ihbarını saymazsak. Arabanın sirenleri açılmıştı ve son hızla gidilirken silahının emniyetini açtı.
"Dikkatli ol Arch!" diyen arkadaşına gülümseyerek bakarken hızla arabadan indi ve karanlık sokak aralarında dolaşmaya başladı. Seslerin geldiği yöne koşarak giderken duyduğu silah sesi ile daha da hızlandığında hareket emri gelmişti. Çetenin oraya vardığında birbirine girmiş iki çete, vurulmuş biri vardı. Telsizine elini attığında 911'e yeri bildirmişti bile. Etrafa hızla koşuşan suçlular vardı ve etrafı çevreleyen polis. Harekete geçen polisler, sıcak temas da idi. Zor olmadığı sıraca silah kullanılmamalıydı. Kendisine hızla kaşan gence baktı. Silahını hızla beline sıkıştırdı. Suçlunun önüne geçtiğine kendisine gelen yumruğu tuttu ve hızla kolunu çevirdiğinde yere düşen gencin iki elini arkada birleştirdi ve kelepçeleri geçirdi. "Numara 1" diye söylenirken yakalanan birkaç kişi daha vardı. O sırada gözüne çarpan biri oldu bir kız. Yaklaşık 16 - 18 yaş aralarında olduğu belli oluyordu. Yanında gelen memura suçluyu teslim ettiğinde gözleri ile kızı takip etti. Etrafına kaçamak bakışlar atıyordu ve hızlıca kaçmaya çalışırken onun peşinden koşmaya başladı. Başka bir sokağa girdiklerinde silahını çekti yavaşça. Önüne çıkan her dönemeçte etrafını iyice kontrol etti. Arkasından gelen sesle aniden döndü ve emir ses tonu ile konuştu. "Ellerini kaldır! Ve duvara yaslanın küçük hanım" derken karanlığın içinden seçtiği kıza baktı. Hemen hemen 1,60 boylarında, en fazla 65 kilo civarında gözüküyordu. Telsizinden gelen sesle. İrkildi. "Yakalanan suçluları götürmek için harekete geçiyoruz. 2045 sende durum nedir?" Silahı ile duvara yaslanmasını söylenen gibi yapan kızın iyice duvara yaklaşması için işaret yaptı. "1265, burası temiz. Merkeze dönebilirsiniz. Sonra size katılırım" demenin ardından da telsizini kapadı. Silahının emniyetini etkin hale getirdiğinde kınına taktı. Kıza yaklaştığında omuzlarına nazikçe bir dokunuş yaptı. Yavaş yavaş aşağılara inerken huzursuzluğunu hissederek durdu. "Gidiyoruz bayan" Nazik ses tonunu korurken, elleri ile kızın bileklerinden tuttu arkadan. Sıkıca tutarken hızla kendine çekti. Yürümesi için iterken merakına engel olamadan sordu. "Bu pislikte ne arıyorsun? Senin gibi ufak tefekler için tehlikeli değil mi?"