Telefonun saatine baktığında 00:00 göstermekteydi. Bardan çıkarken cebinden sigarasını çıkardı ve hızla yaktı. Birkaç kez içine çektiğinde elleri ceplerinde yürüyordu. Gitmesi gereken tek yer vardı. İhtiyacı olan tek şey, uyuşturucu... Ona ihtiyacı vardı yoksa nöbet geçireceğini biliyordu. Daha da hızlandığında dedektifin takibinde olmadığı için Tanrı'ya dua etti. Satıcılık yapan çetenin bir üyesini bulması yeterliydi. Gerçi tanıdığı birkaç kişi elbette vardı.
Dar, uzun ve karanlık sokaklardan birine girdi. Burası hangi çeteye aitti acaba? Dövülmek istemiyordu. İşin yoksa birde onunla uğraş. Hele dedektifi işin içine katmıyordu bile. Onun kulağına giderse en az 3 sene içerideydi. Umursamadan ilerlerken üşüdüğünü hissetti. Lanet olsun! Biraz daha gecikirse titremeye başlayıp, nöbete girecekti. Ve kurtaranı olmadan ölecekti. Derin bir nefes aldığında sokakta ateşin etrafında toplanmış bir grup genç vardı. Elleri ceplerinde yanına yaklaştı. Sakince ve ukala bir şekilde bakınırken konuşmaya başladı. "2 tanesine 250 dolar öderim." Etrafına bakındı. Herkesi gözü Chard'n üzerindeydi. Biraz tedirgin olmuştu evet. Direk söylediği fiyat gayet iyiydi. Zaten gençlerde ne istediğini anlamıştı Chard'n. Önüne gelen 2 paketle birlikte gülümsedi Chard. Tam almaya niyetlenmişti ki adamın elini görünce duraksadı. "250 çok az dostum. En az 1000 dolar." Gözlerini adamın üzerine dikti. Başını hafifçe dikleştirdi ve daha da adama yaklaştı. "Bana bak seni ucube, bu sektörde yenisin herhalde." derken parmağını göğüsüne doğru tuttu. " Bulunmaz hint kumaşı mı satıyorsun sen? Ah, kazıklayacağın kişi ben değilim." dedikten sonra cebinden çıkardığı 350 doları öne koydu. 3 senedir kullandığı şeyin fiyatları gayet açıktı. Bu adam ne yaptığını zannediyordu ki? Hissettiği tek şey buradan bir an önce gitmesiydi. Çeteden birine sataşmış ve üstüne üstelik ucube mi demişti? Ne kadar sarhoş olmuştu? Omzunda hissettiği ağırlıkla arkasına döndüğünde yüzüne yediği yumrukla yere düştü. Kafasını hafifçe sallarken başına toplanan gençlerle olduğu yerde dikelmeye çalıştı. Birinin tekmesiyle bir daha düştü. Karnına bastırılan bir ayak vardı. Ve bir ses... "Ucube mi dedin? Seni zengin züppe. Bunu ödeyeceksin." Bıçağı çekmiş daha da yaklaşırken kendini toparlayan Burchard, bir yumruk geçirdi. Vücudunun zayıfladığını ve titrediği hissediyordu. Bu şekilde en fazla 10 dakika direnebilirdi. Saklanması gerekti fakat bölge onlarındı. Gene de şansını deneyecekti. Yumruktan sonra üzerine gelen birkaç adama da yumruk attı tekme eşliğinde. Bir an uyuşturucuları almayı düşünse de almadan hızla koşmaya başladı. Birkaç dakikadır koşuyordu ve yorulmuştu. Nöbete yakındı evet. Normalde gayet sportifti ama şuan ölüme yakın gibiydi. Ah, ciddi anlamda. Arkasına baktığında peşinden koşan 3 adam ve savaştığı bir nöbet vardı.
Aniden sağa saptığında derin bir nefes aldı. T shirtünden çekildiğinde her şey için geçti. Ölü sayılabilirdi. Fakat aldığı koku, yanılttı. Tenine değen ipeksi saçlar vardı. Bu biraz Chard'ı şaşırtmış olsa da kendini duvara yapışmış buldu. İşaret parmağını dudaklarına götürmüş genç kıza baktı. Sessiz olmayı başkasından istemeliydi. "N'apıyorsun sen?" dedi fısıltıyla. Çeteden biri ile karşı karşıyaydı ve üstelik kızdı.