Bazen partiler içkiler için terk edilir.

Elimdeki martiniyi dudaklarıma götürdüm ve partideki herkesi incelemeye başladım.Babamın yaptığı organizasyonlar ne kadar iyi olursa olsun bana göre değildi. Bir kere yaş ortalaması otuzdu. Tamam içlerinden bazılarının ateşli olduğu söylenebilirdi ama onlarla işim olmazdı. Takım elbiseliler o kadar etkileyici değildi. Derin bir nefes aldım ve özel yapım Kate Spade elbisemin üstünden saçlarımı çektim. Siyah mini elbisem her zamanki gibi dikkat çekiyordu. Gülümsedim ve ayağımdaki elbiseyle uyumlu olan topuklu botlarıma baktım. Bu gece eğlenceli geçmezse yazık olacaktı.

Yavaş bir hareketle yerimden kalktım ve etrafıma hızlı bir bakış attım. Büyük salonun diğer tarafında gözüme biri takıldı. Martiniyi masaya bıraktım ve dudaklarımı yaladım. Şükürler olsun ki şarap kırmızısı rujum kolay kolay geçmiyordu. Omuzlarımı geriye attım. Her zamanki hafif salınarak yürüyüşümle Roy Platts'a yöneldim. Göz göze geldiğimizde gülümsedim. "Bay Platts."

Sosyetede, [img]Burke partileri[/i] olarak anılan organizasyonları seviyordu. İçkiler kaliteliydi, garsonlar kibardı, manzara güzeldi… Yine, davet edildiği havuz partisine özenle hazırlanarak gitti. Kısa zaman sonra yamaca bakan trabzanlara yaslanmış beyaz şarap eşliğinde dönemin ünlü mankenlerinden biriyle akşamki planını konuşuyordu. Nitekim, manken hanfendinin magazincilerin girme izninin olmadığı Four Seasons’taki odasında buluşmayı planladılar ve fazla dikkat çekmemek için Elena, uzaklaştı. Roy sesli kahkahaların geldiği kalabalığa tekrar yönelmiş, şarabını yanından geçen garsonlardan birinin tepsisinden aldığıyla yenilemiş ve üniversitenin bağışçılarından Bay Burke’a, “ne güzel parti” dileklerini iletmek için, vip salonuna yönelmişti. Eski ve pahalı olduğu renginden dahi anlaşılan kırmızı şarabın tadı henüz damağındayken, Cher ile karşılaştı. Opera’dan ne kadar nefret ettiğini söylediği Cher. Eski anılar aklına gelince büyük bir gülümseme yüzünü kapladı, genç kadının kibar selamına karşılık verdi. "Bay Platts." Kadehini Cher’e kaldırıp kibar bir reverans yaptı. “Bayan Burke. Bu ne güzel rastlantı.” Ah evet, Burke’lerin evinde Cher Burke ile karşılaşmasını tesadüf olarak adlandırmıştı; fakat Roy “seni gördüğüme çok sevindim.” diyen tiplerden değildi. Onun iletişim yöntemi de böyleydi.

Roy gülümseyerek elindeki bardağı kaldırdığında gülümsedim. İnce jestleri severdim. “Bayan Burke. Bu ne güzel rastlantı.” hafif aksanıyla kurduğu cümle sayesinde gülümsedim. Yanımdan geçen barmenden şampanya aldım ve bardağı dudaklarıma götürmeden önce ona doğru -aynı onun yaptığı gibi- kaldırdım. Sonrasında serin şampanyadan bir yudum alıp gülümsedim. Karşısındaki koltuğa oturup gülümsedim. Roy Platts ciddi anlamda benim yakışıklı-sevimli tanımıma uyuyordu. Bardağı elimden bıraktım ve yüzüme gelen bir tutam saçı kulağımın arkasına attım. "Burke organizasyonlarımıza hep gelir misiniz Bay Platts?"dedim hafifçe ona doğru eğilerek. Sonrasında sır verir gibi konuştum. "Şahsen ben pek sevemedim, içkiler çok hafif."dedim ve hafifçe gülümsedim. Bunu çoğu zaman erkekleri etkilemek için kullandığım gülümsemeydi. ama şu an aklımda daha farklı ve fazla şey vardı.

Spoiler: